Uzay ve Dünya
Evrenin bundan tam 14,8 milyar önce dünyaya gebe kaldığını hepimiz biliyoruz. Dünya üzerindeki yaşam ise bundan 3,5 milyar yıl önce başladı. Tüm bunları bilimsel araştırmalar, yeryüzünde ve uzaydaki kalıntılarda yapılan incelemeler ve çeşitli deneylerin gerçekleştirilmesi sonucunda öğrendik. Elbette günümüze aktarılan bu bilgilerde birçok farklı bilim dalının etkili olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin arkeoloji sayesinde dinozorların kalıntılarına ulaşabiliyor, laboratuvar ortamında gözleme alarak nesillerinin ne sonucu ve nasıl tükendiğini anlayabiliyoruz. Burada bize kazandırılmış bilgi oldukça önemli. Dünya üzerinde bir zamanlar dinozorlar vardı ama artık yoklar. Peki dinozorlardan önceki yaşamda ne vardı? Gelin hep birlikte öğrenelim.
Bazen akşam saatlerinde gökyüzünde son derece parlak bir yıldız görülebilir. Aslında birçoğumuz onu işaret ederken onun bir yıldız olmadığını biliriz. O aslında adını Roma mitolojisinden, aşk ve güzellik tanrıçasından alan Venüs gezegeni. Dünya dışı yaşam arayışlarında insanlığın son zamanlarda sıkça ziyaret ettiği bu gezegen, aydınlatılamamış birçok gizemi içerisinde barındırıyor.
Yerküre’nin üst katmanları, bir bütün halinde olmayıp, sürekli hareket halinde olan levhalardan oluşuyor. Manto'daki ısı akımlarının neden olduğu bu hareketler sırasında levhalar birbirinden uzaklaşır, birbirlerine çarpar veya birbirlerini sıyırırlar. Bu hareketlilik sonucunda, levha sınırlarında, uzun zaman dilimleri ile baktığımızda yeni okyanuslar, yeni kıtalar, sıradağlar ve yanardağlar oluşur. Depremler ve volkanik aktivitelerin nedeni de tüm bu hareketliliktir ve levha sınırlarında oluşmalarına şaşmamak gerekir.
Dünya'mızı aydınlatan, ısıtan ve birçok organizmaya hayat veren güneş, acaba bir gün bizim için tehlikeli olabilir mi?
Uzay birçok yıldızı, gezegeni ve sayısız gök cismini içinde barındıran sonsuz bir küme. Bu küme içerisinde kendi gezegenemizi tehdit eden bazı gizemli ordular da bulunuyor. Uzayın kendi ordusu, asteroitler! Dünyamız elbette bu oluşumlar tarafından tehdit edilmekte. Bilim insanları ise bu tehlikeyi önlemek için sürekli çalışıyor ve yeni buluşlar meydana getiriyor. Gelin bu gelişmeleri yakından görelim.
Karayiplerin sakin mavi sularının altında yıkıcı doğal felaketler gerçekleşiyor olabilir. Çok geniş alandaki fay hatları; ani yıkıcı depremlere, volkanik patlamalara ve Porto Riko’dan New York sahillerine kadar etkili olacak ölümcül tsunamilere neden olabilir.
‘Vahşi Yolculuk: Volkan’ ilk kez bu kadar cesur bir şekilde bu gizli tehditleri gün yüzüne çıkarmayı amaçlıyor. Ünlü okyanus kaşifi Robert Ballard ve öncülüğünü yaptığı bilim insanlarından oluşan bir ekip en aktif fay hatlarını inceliyor ve Karayip tabakasının çevresi boyunca derin denizlere cesur bir yolculuk yapıyorlar.
Son dönemlerin oldukça popüler ve bir o kadar da can sıkıcı olayı olan küresel ısınma, bilim adamları tarafından yakından takip edilen bir konu. Dünya sıcaklığı artarsa neler olacağı, gezegenimizde ve hayatımızda neler değişeceği ve aslında bunlar olmadan önleme yollarının neler olduğunu bu belgeselde keşfedin. İyi seyirler.
Yer çekimi, Isaac Newton tarafından keşfedildiğinden beri fizik biliminin önemli bir yasası. Bu belgeselde bu yasa üzerinde çeşitli deneylerle işleyişi açıklanıyor, matematiksel formülünün anlaşılır kılınması için çeşitli çalışmalar yapılıyor ve yer çekiminin doğası anlatılıyor. İyi seyirler.
Belki de hiçbir yolculuk bu kadar merak uyandırıcı olmamıştı. Üzerinde yaşadığımız dünyada birçok yere seyahat edebiliriz, peki ayaklarımızın altındaki dünyaya yapacağımız seyahatte bizleri ne bekliyordur? Elbette coğrafya derslerinden adını sıkça duyduğumuz yer altı katmanlarını, daha derinlerde fay hatlarını görecek, depremlerin nasıl oluştuğunu anlayacağız. Volkanik patlamaların içerisine girecek ve tüm bunların yer altıyla bağlantısını kavrayacağız. Sürekli daha derine girerek, gezegenin kalbine ulaşacağız. Yani çekirdeğe... Tüm bunları muhteşem bilgisayar grafikleri eşliğinde gerçekleştirecek, ve nefes kesici bir yolculuğun tadını çıkaracağız. İyi seyirleri
Ay, özellikle Soğuk Savaş döneminde patlak veren uzay yarışlarıyla, bilim insanlarının uğrak yeri haline geldi. Ayı gözlemlemek, oraya ayak basmak ve kendi ülkesinin bayrağını dikmek. Gerçekleştirilmiş onca hedeften sonra bile ay yarışı bitmedi. Aksine daha da kızıştı...
Not: Altyazı mevcuttur | Plastik Okyanus, yakalanması zor mavi balinayı arayan gazeteci Craig Leeson'ın bozulmamış olması gereken okyanusta plastik atık keşfetmesiyle başlar. Bu macera belgeselinde Craig, serbest dalgıç Tanya Streeter ve uluslararası bilim adamları ve araştırmacılardan oluşan bir ekiple bir araya gelir ve okyanuslarımızın kırılgan durumunu keşfetmek, plastik hakkındaki endişe verici gerçekleri ortaya çıkarmak için dünyanın dört bir yanındaki diğer yerleri gezerler./>14 ödüllü bu belgesel kesinlikle izlemeniz gereken türden. İyi seyirler.
Dünyanın en iyi oyuncularından biri, gezegenin en büyük tehlikelerinden birine karşı harekete geçiyor. Dünyaca ünlü film yıldızı Leonardo Dicaprio, bu belgeselin hem yapımcılığını üstleniyor hem de bizzat içerisine yer alarak, iki yıl boyunca iklim değişikliği üzerinde yaptığı çalışmaları anlatıyor ve muhtemel çözümlerini bizlere sunuyor. İyi seyirler.
O, uzayda yer alan bir inci tanesi. İnsanlığın varoluşundan beri, keşfedilmesiyle beraber sayısız efsaneye konu oldu. Varlığına özel anlamlar yüklendi. İnsanlığa rehberlik etti ve Mısır piramitleri onun konumuna göre inşa edildi. Onur, zenginlik, liderlik ve başarı konusunda motivasyon kaynağı oldu. Hint mitolojisinde cennetin kapısı olarak tasvir edildi. Gökyüzü ise onu en parlak yıldızı olarak bizlere tanıttı. Gelin bu denli öneme sahip olan Sirius yıldızını daha yakından tanıyalım.
Dünyanın en büyük ve en el değmemiş yağmur ormanları - Amazon Nehri ağzından üç bin mil ötede, yükselen Andes tabanı boyunca, Manu Biyosfer Rezervi yatıyor. 'Yağmur Ormanlarının Ruhunu izlerken çarpıcı hava ve yer görüntüleri ile bu bölgenin güzelliğine şahit olun. Yerli Machiguenga kabilesinin günlük hayatına ait ipuçları ile mitler ve efsaneler eşliğinde bölgenin doğal tarihine göz atıyoruz. Merino'ların ormanın kalbinde örümcek maymunlarını avlayışını yavrularına öğretmesini, ayrıca dev su samurlarını ve Manu Nehri çevresinde buranın; doğanın en inanılmaz kuş türlerini izleyelim. Yağmur Ormanları'nın Ruhu bu gözlerden uzak ve şaşaalı bölgenin efsanelerini ve miraslarının hikayesini anlatır.
Astronot Scott Kelly, Mars'a yolculuğa zemin hazırlayacak zorlu bir görev için yola çıkıyor. Üstün teknoloji ve ekipmana rağmen fiziksel olarak üstesinden gelinmesi oldukça zor olan bu görevi, insanlığın geleceği için üstleniyor. Ayrıca uzayda geçen bir yılın sınırları ne kadar zorlayacağını test ediyor. İyi seyirler.
Meteor, asteroit ve tehlike saçan diğer gök cisimleri. Tehlikeliler çünkü uzayda başıboş bir şekilde hareket ediyor, canlı yaşamı olan herhangi bir gezegene tehditler savuruyorlar. Uzay bilimcileri onları gökyüzünde inceliyor, çarpacağı konumu hesaplıyor ve Dünya'ya çarpma olasılığına karşı savunma mekanizması geliştirmeye çalışıyorlar. Gelin tehlikeyi ve onunla savaşma yöntemlerini yakından görelim. İyi seyirler.
Karanlık madde, astrofizikte, elektromanyetik dalgalarla (radyo dalgaları, gözle görülebilen ışık, x-ışınları, vb.) etkileşime girmeyen, varlığı yalnız diğer maddeler üzerindeki kütleçekimsel etkisi ile belirlenebilen maddelere denir. Karanlık maddelerin varlığını belirlemek için gök adaların döngüsel hızlarından, gök adaların diğer gök adalar içerisindeki yörüngesel hızlarından, geri planda yer alan maddelere uyguladığı kütleçekimsel mercekleme özelliğinden ve gök adaların içerisindeki sıcak gazların sıcaklık dağılımından yararlanılır. İncelemeler, gök adalarda, gök ada gruplarında ve Evren'de, görülebilen maddelerden çok daha fazla karanlık madde olduğunu göstermektedir. Karanlık maddelerin bileşenleri tamamen bilinmemekle birlikte, WIMP'ler, aksiyonlar, sıradan ve ağır nötrinolar, gezegenler ve sönmüş yıldızlara birlikte verilen isim MACHO'lar ile ışıma yapmayan gaz bulutlarından oluşur. Evrendeki kütleçekimsel enerjinin incelenmesi sonucu, varsayılan toplam enerji yoğunluğunun sadece %4'ünün doğrudan gözlemlenebilir maddelerden oluştuğu gözlemlenmiştir. Yine bu toplamın %22'sinin karanlık maddeden oluştuğu hesaplanmaktadır. Kalan %74'ünün ise evrene dengeli bir şekilde yayılmış olan karanlık enerjiden oluştuğu kabul edilir. Yeni belgesellerin ve uzay belgesellerinin vazgeçilmez kanalındaki en güzel belgeselleri sizlerin izlenimine sunduk. Merak etmiyor musunuz uzayın o muhteşem endamıyla derinliklerinde neler var, yıldızlar bize ne kadar uzakta, karadelik nasıldır nedir, galaksilerin o muhteşem güzelliğini keşfetmek ve izlemek nasıl bir duygudur, teleskoplar ile baktığımızda uzayda neler görüyoruz.
Binlerce yıldır geceleri gökyüzüne bakıp bu aydınlatılmış maddelerin evrenimizi oluşturduğuna inandık. Ancak artık bilim adamları gökyüzünün gerçek sırrının ışıkta parlayan değil karanlıkta saklanan olduğunu fark ettiler. Yıldızları ve galaksileri birbirine bağlayan gizemli bir kara madde var. Ve bunun için garip maddeler suçlanabilir. Ayrıca evrende gökyüzünü yaratan ama galaksileri çok çok uzağa ve kasvetli bir kadere sürükleyen karanlık, iğrenç bir enerji var. Birleşik olarak kara madde ve kara enerji evrenin % 96′sını oluşturuyor. Ve onların sırrını ortaya çıkarma ihtimali milyonda 1 gibi. Eğer ortaya çıkarılırsa evrenin nihai kaderi açığa çıkmış olur. Evren yerçekimsel güçlerin korkunç çarpışması nedeniyle parçalanıp yanacak mı yoksa kara enerji evrenin büyük yırtılmayla sonlanmasına mı neden olacak? Bu evrenin karanlık tarafına yapılan bir yolculuk. Bu kara madde ve kara enerjiyi arama yolculuğu.
Mart 2011. Dünya üzerinde meydana gelmiş en büyük felaketlerden birinin gerçekleştiği tarih. Bu tarihte Japonya 9,1 büyüklüğünde bir depremle sarsılmış, depremin ardından tsunami felaketiyle büyük ölçüde yara almıştır. Depremin olmasıyla birlikte nükleer santralde başlayan sızıntı bir dizi başka felaketlerin önünü açarak, doğal afetlerin korkunç sonuçlarını tüm dünyaya göstermiştir. Dünyanın ekseninin kaymasına sebep olmuş bu olay mega deprem olarak nitarihe geçmiştir.
Güneş kendi içerisinde patlamalar geçiren devasa bir fırın. Bu patlamalar sonrasında saçılan kütlenin büyüklüğü, Dünya üzerinde yer alan dağlarla boy ölçüşür cinsten. Gezegenimize en yakın yıldızın bizim için yaşam kaynağı olduğu aşikar. Peki Güneş'in bazı tepkimeleri bize zarar verebilir mi?